Page 41 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 41

GİRİŞ





           1. Rivayet tefsirleri
           Bir âyeti anlamada güçlük ortaya çıktığında doğru mânasını, âyetten ilâhî
           muradın ne olduğunu öncelikle Kur’an’a sormak gerekir; bu, âyeti açık-
           layan başka âyetlerin olup olmadığını araştırmak demektir. Bu soruyla
           aranan bulunamazsa ikinci başvuru kaynağı Hz. Peygamber’dir. O’nun
           çağında yaşamayanlar, kendisine doğrudan sorma imkânından mahrum
           olanlar da maksatlarına, hadisler ve sahâbe rivayetleriyle ulaşabilecekler-
           dir. Tefsirle ilgili sahâbe rivayetleri, söylediklerini Resûlullah’tan işitmiş
           olmaları ihtimalinden dolayı özellik kazanmaktadır. Sahâbeden sonra
           gelen neslin (tâbiîn) rivayetleri de –nisbeten zayıf da olsa aynı– ihtima-
           li taşıdığı için farklı bir değere sahip görülmüştür. Kur’an-ı Kerîm’i,
           Kur’an’a, hadislere, sahâbe ve tâbiîn rivayetlerine dayanarak anlama ve
           yorumlama usulünün ürünü olan tefsirlere rivayet tefsirleri (tefsîr bi’r-
           rivâye) veya “nakle dayanan tefsir” (tefsîr bi’l-me’sûr) denilmektedir.
           Bu çeşit tefsirin meşhur örnekleri Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin
           (ö. 310/922) Câmi‘u’l-beyân ‘an te’vili âyi’l-Kur’an, İbn Kesîr’in (ö. 744/
           1372) Tefsîrü’l-Kur’an veya Fethu’l-beyân fî makāsıdi’l-Kur’an, Süyûtî’nin
           (ö.  911/1505)  ed-Dürrü’l-mensûr  fi’t-tefsîri  bi’l-me’sûr  isimli  eserleri-
           dir. Rivayet tefsirleri –bir kısmı sened yönünden zayıf olan– açıklayıcı
           rivayetler yanında dil bilgisine de dayanmakta, ayrıca âyetlerden ictihad
           yoluyla çıkarılan hükümlere yer vermektedir.


           2. Dirayet veya re’y tefsirleri

           Dirayet ve re’y “akla ve ictihada dayalı anlayış ve görüş” demektir. İslâm
           sayesinde Arap dili yayılmaya başlayınca bir yandan bu dilin saflığını koru-
           mak, diğer yandan yabancıların sahih Arapça’yı öğrenmelerine yardımcı
           olmak üzere lugat ve dil bilgisi kitapları yazıldı, Arap olmayan kavimler
           müslüman oldukça farklı kültürler Arap kültürüyle çatışır ve karışır hale
           geldi; Yunan ve Hint düşüncesine ait eserler Arapça’ya tercüme edilin-
           ce İslâm’la bu düşünceler arasındaki çatışmalara farklı boyutlar eklen-
           miş oldu. Yabancı düşünceleri ve inançları reddetmeye veya İslâmî olanla
           uzlaştırmaya yönelik çalışmalar yapıldı. Düşünce okulları (mezhepler)
           ortaya çıktı. Yeni coğrafyalara ve kültür ortamlarına giren İslâm, buralar-



                                                                                    43
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46