Page 39 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 39

GİRİŞ



           mefhumdan çıkarılana “lahnü’l-hitâb” denir; “Annene öf deme!” sözü,
           “Bıktım senden deme!” mefhumunu da verir; bu “lahnü’l-hitâb”a örnek-
           tir. Aynı cümleden çıkarılacak olan “Anneni dövme” mefhumu ise man-
           tûktan daha kuvvetlidir ve buna “fahve’l-hitâb” denilmektedir. Mantûk ile
           mefhum arasında uygunluk değil, bir yönden aykırılık (muhalefet) varsa
           muhalif mefhuma ulaşılmış ve buna “delîlü’l-hitâb” ismi de verilmiştir.
           Muhalif mefhumun çeşitlerine girmek sözü uzatacağı için burada birkaç
           örnekle yetineceğiz: “Kırmızı elma al” demek “Yeşil elma alma” demektir.
           “Çocuk uyanırsa hırkasını giydir” demek “Uyanmazsa giydirme” demek-
           tir,  “Attan  şehre  girince  in”  demek,  “Girmedikçe  inme”  demektir...
           (Şevkânî, İrşâdü’l-fuhûl, s. 302-310).
            Klasik usulcüler Arap dilinin, Kur’an’ın nâzil olduğu çağdan bu yana
           sahip  olduğu  bu  ifade  (delâlet)  özelliklerini  göz  önüne  alarak  lafız-
           dan hareket etmişler, kısmen veya tamamen yürürlükten kaldırıldığı-
           na (nesh) dair kesin delil bulunmayan âyet ve hadislerin mânalarını
           ve hükümlerini bütün zaman ve mekânlar için geçerli kabul etmişler,
           Kur’an’ı da bu çerçevede anlamaya, açıklamaya çalışmışlardır. Kur’an’ın
           ve hadislerin bütününden çıkardıkları temel amaçları (makāsıd), yeri
           geldikçe tek tek âyet ve hadislerin hikmetleri olarak değerlendirmiş-
           ler, buna dayalı açıklamalar yapmışlardır. Belli bir âyet veya hadisin ilk
           bakışta anlaşılan mânası akıl veya makasıdla ya da mânaları açık ve kesin
           naslar gibi daha güçlü bir delille çelişirse zayıf olanı, güçlü olana göre
           yorumlama (te’vil, uzlaştırma) yoluna gitmişlerdir.
            Klasik tefsir usulünde ağırlıklı olarak Kur’an metninin bağımsızlığı-
           na zarar vermeden onu anlama çabası esas alınırken son zamanlarda bu
           çabanın yanında, Kur’an’ı içinde yaşanılan zamanın şartlarına taşıya-
           rak ona yaşanan hayatın gidişini belirleyici bir işlev yükleme düşüncesi
           ağırlık kazanmaya başladı. Bazı çağdaş İslâm âlimleri ve fikir adamlarına
           göre, İmam Şâfiî’den itibaren klasik dönem usûl-i fıkıh ve özellikle ehl-i
           hadis geleneği mensupları, yorumcunun öznelliğine karşı Kur’an metni-
           nin bağımsızlığını koruma kaygısını öne çıkarmışlar, ancak zamanla bu
           kaygının abartılması giderek metni anlayan öznenin (fakih, mütekellim
           vb.), yaşadığı dönemin ve toplumun şartlarından uzak kalması sonucunu



                                                                                    41
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44