Page 37 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 37
GİRİŞ
maya koyulmuşlar; sahâbenin “uygulama sayesinde anlama, âyetin geliş
sebebini bilme” gibi görerek ve duyarak elde ettikleri bilgilerden, sonra
gelenler mahrum kalmışlar ve bütün bu gelişmeler, bu yeni durumlar kar-
şısında müslümanlar, Kur’an’ı anlamak için yeni bilgilere ve açıklama-
lara ihtiyaç duymuşlardır. Ayrıca düşünce, inanç, kültür gibi konularda
anlamak isteyeni çevreleyen yeni şartlar –bu şartlardaki farklılaşmalara
paralel olarak– insanları sağlıklı veya sağlıksız yeniden okuma ve anlama
çabalarına yöneltmiş, tefsir faaliyetleri de bu gelişmelere paralel olarak
hem nicelik hem de içerik ve mahiyet bakımından zenginleşmiştir.
C) Kur’an’ın anlaşılmasında yöntem
Kur’an-ı Kerîm müslümanların hayatları için vazgeçilmez bir rehber ola-
rak kabul edildiğinden onun doğru anlaşılması için ilk dönemlerden iti-
baren yoğun bir zihnî faaliyet ortaya konmuş ve bunun ürünü olarak zen-
gin bir literatür oluşmuştur. Sahâbe ve onları takip eden nesilde şifahî
olarak oluşturulan, bir sonraki nesilden itibaren de yazıya geçirilen bu
mirasın bize kadar gelen ilk örneğini İmam Şâfiî’nin er-Risâle’si teşkil
eder. İmam Şâfiî “Nasıl anlaşılır?” sorusu yerine “Nasıl açıklıyor?” soru-
sunu koymuş ve kitabının baş tarafında “Allah’ın, kendi hükmünü nasıl ve
hangi lafızlarla, kavramlarla açıkladığını” tesbit etmeye çalışmıştır.
Gazzâlî, el-Müstasfâ min ‘ilmi’l-usûl isimli kitabında (I, 339-340), “Hz.
Peygamber’den duyulan ilâhî kelâmdan Allah’ın muradını anlama” prob-
lemini ele almış, bunun için hitapta kullanılan dilin bilinmesinin şart
olduğunu kaydettikten sonra sözü şöyle sürdürmüştür: “Eğer lafız, ‘başka
bir mânaya ihtimali bulunmayan’ anlamında ‘nas’ ise anlamak için dili
bilmek yeterlidir. Eğer sözün birden fazla mânaya ihtimali varsa, yanın-
da bir de karîne bulunmadıkça ilâhî murat anlaşılamaz. Karîne de bir-
kaç çeşittir: a) ‘Hasat günü de hakkını verin’ (En‘âm 6/141) meâlindeki
âyette geçen ‘hak’ kelimesinin ‘öşürdür’ diye açıklanmasında görüldüğü
gibi karîne açık bir söz olabilir. b) Gökler de O’nun kudret elinde dürü-
lüp bükülmüştür’ (Zümer 39/67) meâlindeki âyette olduğu gibi karîne akıl
olabilir. c) İşaret, hareket ve davranışla öncesi, sonrası gibi pek çok hal
karîneleri olabilir. Bunları bizzat gören ve yaşayan sahâbe daha sonraki-
39