Page 31 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 31
GİRİŞ
terkip ve âyetlerinde hâkim bulunan mûsiki ve ses uyumu üzerinde dur-
muş; i‘câzın, bu niteliklerde odaklaştığını ifade etmiştir (Târîhu âdâbi’l-
Arab, I, 225 vd.). Seyyid Kutub ise tasvir sanatını ön plana çıkarmış; gerek
maddî gerekse mânevî varlık ve kavramları, Kur’an’ın yaptığı gibi tasvirin
imkânsızlığına dikkat çekmiştir (et-Tasvîrü’l-fennî fi’l-Kur’an, s. 33, 187
vd.). Subhî es-Sâlih de Kur’an-ı Kerîm’in meydan okumasına konu teş-
kil eden özelliğinin –ilk muhatapları dikkate alındığında– muhtevasından
ziyade ifadesinde ve üslûbunda aranılması gerektiğini ve bu sebeple Râfiî
ve Seyyid Kutub’un tesbitlerinin isabetli olduğunu ifade etmiştir (Mebâhis
fî ulûmi’l-Kur’an, s. 320, 334 vd.).
Burada bir fikir vermek üzere iç ve dış güzelliğin, mükemmelliğin zir-
vesinde olan kutsal kitabımızın i‘câzını ortaya koyan üç özelliğinden söz
etmek mümkündür:
1. Söz Sanatı. Seçilen kelimeler, kelimelerin dizilişi, grameri, uygulanan
edebî sanatlar, mûsiki ve kelimelere –dilin imkânları sonuna kadar kulla-
nılarak– yüklenen mânalar taklit edilemez mükemmelliktedir.
2. Üslûp ve Şekil Özelliği. Kur’an-ı Kerîm’den önce Araplar’da sözlü ede-
biyatın iki şekli vardı: Şiir ve nesir. Nesir de hitabet ile kâhinlerin kafiyeli
sözlerinden ibaretti. Kur’an-ı Kerîm şiir olmadığı gibi Araplar’ın bildi-
ği nesirden de farklıdır. O, öğüt ve tâlimattan ibaret bulunan iki amacını
gerçekleştirmek üzere şeklin ve üslûbun en uygunlarını seçmiş, yerine
göre uygun geçişler yaparak; misaller, kıssalar ve tarihî olaylardan yarar-
lanarak vermek istediğini en güzel ve etkili bir şekilde vermiştir.
3. Muhteva Özelliği. Kur’an-ı Kerîm’in muhtevası özetle iman (inan-
mak), nelere inanılacağı, ibadet ve çeşitleri, hükümler ve tâlimat, ahlâk
bilgisi ve eğitimi, yaratılış ve oluş, gayb âlemi ve buradaki varlıklar, kıs-
men peygamber ve kavimler tarihi, insan ve kâinatın yapısı, gelecekle
ilgili bazı haberler ve bilgilerden oluşmaktadır. Hz. Peygamber’in çevresi
ve yetişme şartları bellidir. Onun ve çevresindekilerin bu bilgilere sahip
olmadıkları, bu bilgilerin bir kısmına o çağda yaşayan başkalarının da
sahip bulunmadığı bilinmektedir. Peygamberliğinden önce okuma yazma
bilmeyen (ümmî) bir zatın ağzından çıkan, hepsinin de doğru olduğu ya o
anda yahut zamanı gelince anlaşılan ve bundan sonra da anlaşılacak olan,
yakın çevredeki dinlerin ve bu dinlere ait kitapların yanlışlarını düzelten,
tahrifleri açıklığa kavuşturan bu muhteva (Kur’an-ı Kerîm’in içeriği) ola-
33