Page 26 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 26
GİRİŞ
(6204, 6214, 6219, 6225, 6236 ve 6600 gibi) farklı rakamlar tesbit edil-
miştir. Elimizdeki mushafta âyet sayısı 6236’dır. Burada gözden kaçırıl-
maması gereken husus şudur: Sayımların tamamı mushafın bütününü
ihtiva etmektedir; meselâ 6204 sayan 6600 sayana göre 396 âyeti inkâr
etmiş, “Bunlar Kur’an’da yoktur” demiş değildir. Rakam farkı yukarıda
zikredilen sebeplere dayanmaktadır.
Kur’an’ın yazıldığı tarihte Arap yazısı çok gelişmiş değildi; sesli harfler
ve uzatma işareti bulunmadığı gibi şekilleri aynı olan (bâ-tâ-sâ, cim-ha-
hı gibi) bazı harfleri birbirinden ayırmak için konulan noktalar da yok-
tu. Buna rağmen ana dilleri Arapça olan, ayrıca güçlü bir ezberden oku-
ma geleneğine sahip bulunan sahâbîler, âyetleri Hz. Peygamber’den de
dinledikleri için bu yetersiz yazıdan Kur’an’ı doğru okumakta fazla güçlük
çekmiyorlardı. Ancak hicrî ilk yüzyılın ikinci yarısından itibaren Arap
olmayanların da İslâm’a girmeleriyle okuma güçlüklerinin çıkması üzeri-
ne şekilleri aynı olan harfleri birbirinden ayırmak için harfin üstüne veya
altına bir, iki yahut üç nokta konulmaya; sesli harf yerine geçmek üzere
hareke denilen işaretler; uzatma işareti olarak da harekesiz elif, vav, yâ
harfleri kullanılmaya başlandı. Resmî emir üzerine ilk defa Ebü’l-Esved
ed-Düelî (ö. 69/688), bir heyetten de yararlanarak nokta şeklindeki hare-
keyi icat edip üstün yerine harfin üstüne, esre yerine altına, ötre yerine
de önüne, farklı renklerle birer nokta koydu. Sonra Haccâc b. Yûsuf’un
emriyle Nasr b. Âsım el-Leysî (ö. 90/708) tarafından harfleri birbirinden
ayırmaya yarayan noktalar kondu (i‘câm). Aradan bir asır kadar zaman
geçtikten sonra büyük dil âlimi Halîl b. Ahmed (ö. 175/791), bugün kul-
lanılmakta olan harekeleri ve noktaları belirledi. Muhammed b. Tayfûr
es-Secâvendî (ö. 560/1165), âyetlerin sonlarına, mânayı göz önüne alarak
–okuyana bu bakımdan kolaylık sağlayan, bugünkü noktalama işaretleri-
ninkine yakın işlevleri olan ve adına secâvend denilen– işaretleri koydu.
Müslümanlar Kur’an-ı Kerîm’i hem farz ve nâfile namazlarında hem de
namaz dışında ve çoğunlukla programlı olarak okudukları için gerektikçe
mushaf, bu maksada uygun “menzil, cüz, hizb, ta‘şîr” gibi bölümlere ayrıl-
mış ve bunlara mahsus işaretler de konmuştur.
Kur’an-ı Kerîm’in ilk muhatapları VII. yüzyılda Arabistan’da yaşayan
Araplar’dır. Son peygamberin onlar arasından seçilmesinin doğal bir
28