Page 188 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 188

2 / BAKARA SÛRESİ · 109 – 113



                   Konumuz olan âyetteki muhsin kelimesinin, yukarıdaki hadiste işaret
                 edilen “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etme, ibadeti en iyi ve en güzel
                 şekilde yapma” mânasına uygun bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır. Sonuç
                 olarak cennete girebilmek için inançların ve düşüncelerin kesin kanıtlara
                 dayandırılması, ayrıca insanın Allah’a iman edip yüzünü O’na çevirme-
                 si, bütün benliği ve varlığı ile, tam bir içtenlikle O’na teslim olması, hem
                 bedeni hem de kalbiyle O’na kulluk etmesi, kısaca samimi bir dindar ola-
                 rak Allah’ın hükümlerine teslim olması gerekir. Bu teslimiyeti sağlayan
                 dine İslâm, bu şekilde teslim olan kişiye de “müslim” (müslüman) denir.

                 113. Yahudiler ve hıristiyanlar sadece müslümanlara karşı olumsuz tavır
                 takınmamışlar, tarih boyunca kendi aralarında da kavgalı olmuşlardır.
                 İşte âyette aslı itibariyle ikisi de hak olan bu iki dinin mensupları ara-
                 sındaki tarihî çekişmeye temas edilmekte ve bunların karşılıklı olarak
                 birbirini tanımadıkları, karşı tarafın dinini bâtıl ve hükümsüz olarak
                 niteledikleri bildirilmektedir. İlginçtir ki âyette bu iki dine, “Oysa bun-
                 ların ikisi de bâtıldır” gibi bir itham yöneltilmemiştir. Çünkü Kur’an
                 gerek Yahudiliğin gerekse Hıristiyanlığın özü itibariyle hak din olduk-
                 larını; ancak doğal olarak Hıristiyanlığın ortaya çıkmasıyla Yahudiliğin,
                 İslâmiyet’in gelmesiyle de Hıristiyanlığın yürürlükten kaldırıldığını
                 kabul etmektedir. Esasen bu üç din arasında sonra gelenleri, öncekilerin
                 –ulûhiyyet, nübüvvet ve âhiret gibi itikadî konularla ilgili inançlar başta
                 olmak üzere– zaman, mekân, toplum gibi değişken şartlara bağlı olma-
                 yan mutlak doğrularını devam ettirmiş; daha çok amelî konulara ilişkin
                 hükümler arasında şartlara bağlı olarak önemini yitirmiş olanların yeri-
                 ne ise hayatın icaplarına uygun yeni hükümler koymuştur. Ayrıca kutsal
                 kitapları koruma imkânlarının son derece kısıtlı olduğu geçmiş dönem-
                 lerde sonradan yahudi ve hıristiyan kutsal kitaplarına katılmış, onlardan
                 çıkarılmış veya değiştirilmiş (tahrif) hükümlerle ilgili olarak da gerekli
                 düzeltmeleri yapmıştır. Esasen birçok müfessire göre nesihle ilgili 106.
                 âyetin ele aldığı temel konu da budur.
                   Aklın  ve  ilmin  icabı  olan  yukarıdaki  gerçeklere  rağmen  yahudiler
                 Hıristiyanlık ve Müslümanlığı, hıristiyanlar da Yahudilik ve Müslümanlığı
                 tanımamışlardır. Âyete göre onların bu tutumları kendi kitaplarındaki bil-



          190
   183   184   185   186   187   188   189   190   191   192   193