Page 181 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 181

2 / BAKARA SÛRESİ · 109 – 113



             “Kıskançlık  ve  çekemezlik  duygusu,  bu  duygunun  etkisiyle  birinin
           sahip olduğu nimetin zevalini arzulama” anlamına gelen hased, İslâm
           ahlâkı kaynaklarında başlıca kötülükler arasında gösterilmiştir (özellikle
           bk. Gazzâlî, İhyâ, III, 189-201). Konumuz olan âyette yahudilerin müs-
           lümanları inkârcılığa döndürme yönündeki niyet ve istekleri “onların
           nefislerindeki haset”e bağlanmak suretiyle hasedin temelde bir duygu
           ve irade problemi olduğuna işaret edilmiştir. Aynı zümrenin Allah tara-
           fından müslümanlara nasip edilen başarıları kıskanıp çekememeleri de
           haset kavramıyla ifade edilmiştir (Nisâ 4/54). “Haset ettiği vakit haset-
           çinin şerrinden” Allah’a sığınılmasını emreden (Felâk 113/5) âyetteki
           “hâsid” kelimesinden, hasedin insanda tabiatından gelen bir duygu ola-
           rak bulunduğu, “hasede” fiilinden de bu duygunun bazı kimseleri mâsum
           insanların zarara uğraması yönünde bir niyet ve temenniye sevkettiği
           anlamı çıkarılmıştır (meselâ bk. İbn Kayyim, Zemmü’l-hased ve ehlih, s.
           25; Elmalılı, VIII, 6402-6403).
             Hadislerde haset kelimesi, yukarıda belirtilen olumsuz anlamı yanında,
           “imrenme” ve “hayırda rekabet” anlamlarında da kullanılmış (Buhârî,
           “İlim”, 15; “Zekât”, 5; “Ahkâm”, 3; Müsned, II, 9, 36); daha sonra İslâmî
           literatürde bunların ilkine gıpta, ikincisine de münâfese denilmiştir. Öte
           yandan hadislerde “bir hakkı sahibinden kıskanmak, onu çekememek”
           anlamındaki haset hakkında oldukça sert ifadeler de vardır. Buna göre
           “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz” (Nesâî, “Cihâd”,
           8); “Ateşin odunu yemesi gibi haset de iyilikleri yer” (İbn Mâce, “Zühd”,
           22; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44). Bütün hadis kaynaklarında yaklaşık ifa-
           delerle sık sık tekrar edilen konuyla ilgili hadislerin birinde din kar-
           deşliği ve sosyal barış için gerekli görülen şu ahlâkî buyruklar yer alır:
           “Dedikoduların peşine düşmeyin, kusur araştırmayın, birbirinize haset
           etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, kin gütmeyin! Ey Allah’ın kulları,
           kardeş olun!” (Buhârî, “Edeb”, 57, 58; Müslim, “Birr”, 24, 28, 30, 32).
             Haset problemini Muhâsibî’den itibaren sistematik olarak inceleyen
           İslâm ahlâkçıları hasedin genellikle aralarında meslekî, iktisadî, ilmî,
           siyasî, sosyal, medenî ilişkiler bulunan insanlarda baş gösterdiğini belir-
           tirler (meselâ bk. Muhâsibî, er-Riâye, s. 475-477; Mâverdî, Edebü’d-dünyâ
           ve’d-dîn, s. 382-383; Râgıb el-İsfahânî, ez-Zerî‘a ilâ mekârimi’ş-şerî‘a,



                                                                                   183
   176   177   178   179   180   181   182   183   184   185   186