Page 15 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 15

GİRİŞ



           kelâmını peygamberlerine nasıl ilettiği ve bu kelâmın belli bir dile ait
           harf, kelime, cümle ve seslere nasıl dönüştüğü meçhuldür, gizlidir, sırdır;
           bu sırrın bilgisi sıradan insanlara verilmemiştir. Vahiy mahiyeti bakımın-
           dan bilinemez olduğu gibi bu iletişimin oluşu, gerçekleşme keyfiyeti de
           gizlidir, üçüncü bir şahıs buna muttali olamaz.

           3. Vahyin dili

           Vahiy, Allah’ın kendi kelâmını (sözünü, söylemesini) peygamberlere
           yukarıda özetle belirtildiği şekillerde ulaştırmasıdır. Allah’ın kelâmında
           harf, kelime ve ses bulunmadığı için onu belli bir beşerî dille aynılaştır-
           mak ve meselâ “Allah Arapça konuşur” demek mümkün değildir.
            Vahiy –Allah Teâlâ’nın bildirmeyi dilediği mâna, hüküm ve nazım bozu-
           lup değişmeden– çeşitli dillere çevrilebilecek bir iletişim aracı, bilgi ver-
           me vasıtasıdır. Burada soru, “vahyin çeşitli dillere çevrilmesinin, çeşitli
           dillerde gelmesinin, vahyetme eyleminin hangi noktasında ve nasıl ger-
           çekleştiği” ile ilgilidir. Vahyin muhatabı olan ümmetler Allah’ın verdiği
           bilgileri ve tâlimatı anlamadan ona itaat edemeyecekleri için, ilâhî bildi-
           rimlerin ilgili peygamberlere, her bir kavmin kendi dilinde vahyedilmiş
           olduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz (İbrâhîm 14/4). Ancak ilâhî kelâmın
           beşerî dile çevrilmesi, bu dil kalıbına dökülmesi nerede ve nasıl olmak-
           tadır? Bu soruya eskiden beri çeşitli cevaplar verilmiştir. Vahyin kay-
           nağının, doğrudan Allah değil, faal akıl olduğunu ileri süren ve buradan
           hareketle vahyin dilini, sözlerini beşerîleştiren, peygamberlerin zihin
           ve ağızlarının eseri olduğunu ileri süren filozoflarla ilâhî kelâmın harf,
           kelime ve sesleri de ihtiva ettiğine inanan bir kısım Selefî düşünce men-
           suplarını iki uç sayarsak Ehl-i sünnet’i ortaya almak gerekir. Ehl-i sünnet
           kelâmcılarında kabul gören açıklamaya göre söz (kelâm) önce zihinde olu-
           şur, sonra kelime ve seslere dökülür. Birincisi zihindeki söz (kelâm-ı nef-
           sî), ikincisi dildeki sözdür (kelâm-ı lafzî). İlâhî kitaplardaki sözlerin zihnî
           olana denk düşen kısmı Allah’ın sıfatı olup asla yaratılmamıştır, ezelî ve
           ebedîdir. Vahyin, dildeki söze denk düşen kısmı ise yaratılmıştır. Bu açık-
           lamadan anlaşılan da ilâhî-nefsî kelâmın belli bir beşerî dil ile olmaması-
           dır. Beşerî dil ile olan lafzî kelâmdır. Ancak bu lafzî kelâm hangi aşamada
           ve nasıl oluşmaktadır ve beşer dilinde olmasına rağmen nasıl ilâhîdir?



                                                                                    17
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20