Page 129 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 129

2 / BAKARA SÛRESİ · 60 – 61



             Bütün İslâm bilginleri nübüvvetin, çalışmakla elde edilemeyen Allah
           vergisi (vehbî) bir mertebe olduğunu kabul ederler. Bazı bilginler “Allah
           hikmeti dilediğine verir” (Bakara 2/269) meâlindeki âyette geçen “hik-
           met” kelimesini vahiy olarak açıklamış ve bu âyeti, nübüvvetin vehbî
           (Allah vergisi) olduğuna delil olarak göstermişlerdir. İbrâhim sûresinin
           11. âyeti de bu anlamda yorumlanmıştır. Ayrıca pek çok âyette peygam-
           berlerin gönderilmesinden “Biz, (Nûh’u, İbrâhim’i, Mûsâ’yı, seni...) elçi
           olarak gönderdik” şeklinde söz edilmesi de peygamberliğin vehbî oldu-
           ğunu gösterir.
             İslâm’da “iman esasları” veya “imanın şartları” denilen altı inanç ilke-
           sinden biri de peygamberlere imandır. Bazı âlimler bu altı esası “usûl-i
           selâse” (üç temel inanç esası) başlığıyla üçe indirerek bunları ilâhiyat,
           nübüvvet ve âhiret şeklinde sıralamışlar; bunun sonucu olarak, Allah’a
           iman etse bile, peygamberliği inkâr eden bir kimsenin dinden çıkmış
           olacağı görüşünde birleşmişlerdir.
             İslâm bilginleri peygamberlerin, onları diğer insanlardan farklı ve
           seçkin kılan başlıca beş temel niteliği bulunduğunu belirtirler. Bunlar
           sıdk (doğruluk ve dürüstlük), emanet (güvenilirlik), ismet (günahsızlık),
           fetânet (zeki ve güçlü bir muhakeme yeteneğine sahip olma), tebliğ (ilâhî
           mesajı eksiksiz bildirme, duyurma) şeklinde tesbit edilmiştir. Buna göre
           peygamberler, genel davranışlarında olduğu gibi Allah’tan aldıkları bilgi-
           leri insanlara iletirken de daima doğruyu, gerçeği bildirmişlerdir; güve-
           nilir kişilerdir. Günah işlememişler; nâdiren işledikleri ve “zelle” deni-
           len küçük yanılgıları vahiy yoluyla Allah tarafından düzeltilmiştir. Zeki
           oldukları ve muhakeme yetenekleri güçlü olduğu için ilâhî öğretiyi en iyi
           ve doğru bir şekilde kavramışlar ve ümmetlerine açıklamışlardır. Temel
           işlevleri ise tebliğdir; yani onlar, Allah’tan vahiy yoluyla aldıkları bilgile-
           ri belirtilen ölçüler içinde eksiksiz olarak ümmetlerine duyurmuşlardır.
           Ancak her konuda olduğu gibi peygamberler konusunda da orta ve mâkul
           yolu gözeten İslâm dini onları, Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ için yapılanın
           aksine, tanrılık mertebesine çıkarmamış, Allah’ın seçkin elçileri ve kul-
           ları kabul etmiştir (meselâ bk. Mâide 5/72-73, 75; Tevbe 9/30). Kur’an-ı
           Kerîm’in çeşitli âyetlerinde ifade buyurulduğu üzere peygamberler, teb-
           liğ ettikleri ilâhî gerçeklere öncelikle kendileri inanmışlar; dinî, ahlâkî,



                                                                                   131
   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134