Page 124 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 124

2 / BAKARA SÛRESİ · 49 – 59



                 ğı da görülür. Kur’an-ı Kerîm’de çeşitli isim ve fiil kalıplarıyla pek çok
                 âyette geçen zulüm kelimesi, biri itikad, diğeri ahlâk alanıyla ilgili olmak
                 üzere iki ayrı bağlamda kullanılır. İlk kullanıma göre zulüm kelimesi
                 genellikle şirk, inkâr, günahkârlık (fısk, fücûr), itikadî ve amelî bakım-
                 dan Allah’ın koyduğu kuralları, sınırları çiğneme, aşma (taaddî, israf)
                 gibi kavramlarla yakın bir anlam ifade eder. Buna göre “Şirk büyük bir
                 zulümdür” (Lokmân 31/13); “Kâfirler zalimlerin ta kendileridir” (Bakara
                 2/254); “Her kim Allah’ın koyduğu kuralları çiğnerse işte onlar zalimlerin
                 ta kendileridir” (Bakara 2/229; A‘râf 7/19; Talâk 65/1).
                   Kur’an’da ahlâkî bağlamdaki kullanımına göre zulüm kelimesi hak,
                 hürriyet, eşitlik gibi konulara ilişkin olarak “haddi aşmak ve başkası-
                 nın hakkını ihlâl etmek, başkasına zarar vermek” anlamını ifade eder.
                 Bu tanıma göre zulüm, “haksızlık ve adaletsizlik” demek olup her şeyden
                 önce Allah için düşünülmesi imkânsız olan bir durumdur. Zira “Allah
                 kullarına asla zulmedici değildir” (Âl-i İmrân 3/182; Enfâl 8/51; Hac
                 22/10). Hiçbir kimse O’ndan “kıl payı kadar bile haksızlık görmez” (Nisâ
                 4/49). Şu halde bu anlamıyla zulüm dinî sorumluluğu olan, akıl sahibi
                 varlıklara özgü bir tutum olup, Allah tarafından kesinlikle haram kılın-
                 mıştır. Ayrıca kişi, kime karşı ve ne tür bir kötülük işlemiş olursa olsun,
                 aslında Kur’an-ı Kerîm’e göre bu kötülüğü öncelikle kendi nefsine karşı
                 işlemiştir (bununla ilgili âyetler için bk. M. F. Abdülbâk^, Mu‘cem, “zlm”
                 md.; hadisler için bk. Wensinck, Mu‘cem, “zlm” md.). Nitekim konumuz
                 olan kısmın 54. âyetinde de İsrâiloğulları’nın, altın buzağıya taparak şirke
                 sapmak suretiyle inanç ve amel konusunda Allah’ın koyduğu sınırı aşma-
                 ları, böylece bir kuralı çiğnemeleri sebebiyle onlara “Şüphesiz siz buzağı-
                 yı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz” buyurulmuştur.
                   A‘râf sûresindeki bilgilere göre, Sînâ dağından dönen Mûsâ’nın, bu ağır
                 suçtan dolayı gösterdiği çok sert tepkinin ardından yüce Allah, şükretme-
                 lerine (ıslah olup kendilerine gelmelerine) bir fırsat vermek üzere onları
                 bağışlamış; bu arada Hz. Mûsâ, onlardan, altın buzağıyı tanrı edinerek
                 Allah’a şirk koşmuş olmalarından dolayı tövbe edip yaratanlarından af
                 dilemelerini istemiş ve “Nefislerinizi öldürün” demiştir. Bu son ifadeden
                 neyin kastedildiği hususunda kesin bilgi yoktur. Müfessirlerin çoğunluğu
                 bu ifadeyi “Birbirinizi öldürün” şeklinde anlamışlardır. Fakat Kur’an’da
                 ve sahih hadislerde bunu destekleyen bir kanıta rastlanmamaktadır.



          126
   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129