Page 123 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 123
2 / BAKARA SÛRESİ · 49 – 59
123 yaşında Hor dağında öldü; daha sonra arz-ı mev‘ûda yaklaştıklarında
da Hz. Mûsâ 120 yaşında vefat etti; Moab diyarında Beyt-peor karşısında-
ki dereye defnedildi (Tesniye, 32/50; 34/6-7).
Bakara sûresinin yukarıda meâli verilen kısmı, Hz. Mûsâ’nın haya-
tından, Kızıldeniz’i geçmesiyle başlayan bir kesit içermekte olup
İsrâiloğulları’nın tarihine dair ayrıntılı bilgilerin yer aldığı A‘râf sûre-
sindeki yirmi iki âyetin (141-162) tam bir özetidir. Ancak A‘râf sûresin-
dekilere ilâveten burada bazı bilgiler daha bulunmaktadır. Şöyle ki: 52.
âyette, İsrâiloğulları’nın, altın buzağıyı tanrı edinmelerinden sonra Allah
tarafından affedildikleri, 55. âyette tekrar yoldan çıkarak, Allah’ı açıkça
görmedikçe Mûsâ’ya inanmayacaklarını açıkladıkları, bu yüzden yıldırım
felaketine uğratılarak yerle bir edildikleri, 56. âyette de ölülerin dirilme-
sini andırır bir şekilde ayılıp kendilerine geldikleri bildirilmektedir (bu
olay hakkında geniş açıklama için ayrıca bk. A‘râf 7/141-162).
Yukarıda da özetle belirtildiği üzere, Hz. Mûsâ Mısır’a giderek burada
Firavunlar yönetiminde yüzyıllar boyu esir ve parya muamelesi gören
İsrâiloğulları’nı kurtarmak istemiş; ancak uzun tartışmalara ve müca-
delelere rağmen Firavun’u ikna edemeyince kavmini yanına alarak
Mısır’dan kaçmış; İsrâiloğulları, bir mûcize eseri olarak yarılıp kendi-
lerine yol açan Kızıldeniz’den geçerken, onları takip eden Firavun ve
onun güçleri, denizin tekrar eski halini almasıyla boğulup gitmişlerdir.
Bu suretle İsrâiloğulları’nı Sînâ’ya geçiren Hz. Mûsâ, Allah’ın buyru-
ğuna uyarak, şeriat hükümlerini öğrenmek ve Tevrat levhalarını almak
üzere Tûr’a gitmiş, kırk gün burada kalmıştır. Bu sırada Mûsâ’ya vekâlet
eden Hz. Hârûn’un muhalefetine rağmen İsrâiloğulları Sâmirî denilen
bir kuyumcunun imal ettiği altın buzağı heykeline tapmaya başladılar. 54.
âyette bu buzağıya tapma olayı İsrâiloğulları’nın nefislerine zulmetmesi
şeklinde değerlendirilmiştir.
Sözlükte zulüm kelimesi “bir şeyi olması gerekenin dışına saptırma,
adaletsizlik, zorbalık, haksızlık, kötülük” gibi anlamlar ifade etmek-
te olup, terim olarak genellikle “dinî ve ahlâkî kanunlarda belirlenmiş
sınırları aşan; adalet, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine ters düşen davra-
nışlar” için kullanılır. Ayrıca hukuk ve ahlâk dilinde, çok genel bir ifade
ile “haktan bâtıla sapmak, rızâsına aykırı olarak birinin mülkü üzerinde
tasarrufta bulunmaya kalkışmak, haddi aşmak” gibi tanımların yapıldı-
125