Page 230 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 230
2 / BAKARA SÛRESİ · 142 – 147
artık bu âyetin indiği andan itibaren müslümanların, Kâbe’nin de içinde
bulunduğu Mescid-i Harâm’a yönelerek namaz kılmaları farz oldu.
Ağırlıklı görüşe göre Ehl-i kitabın, bazı müfessirlere göre onların din
adamları ve âlimlerinin de bildiği ifade edilen “gerçek”ten maksat, kıble-
nin değiştirilmesiyle ilgili hükümdür. Onların Kâbe’nin kıble yapılması-
nın isabetli olduğunu nereden bildikleri hususunda değişik görüşler ileri
sürülmüştür (bk. Râzî, IV, 123). İbn Atıyye bu hususta şöyle demektedir:
“Yahudiler ve hıristiyanlar Kâbe’nin, ümmetlerin imamı İbrâhim’in kıb-
lesi olduğunu, dolayısıyla –kendi kitaplarından da hakkında bilgi edin-
dikleri– Hz. Muhammed’e uyarak Kâbe’ye yönelmenin herkes için görev
olduğunu biliyorlardı” (I, 222). Buna rağmen kıble değişikliğini tepkiyle
karşılayarak yanlışbir iş yapmışlardır. Âyetin sonundaki “Allah onların
yaptıklarından habersiz değildir” cümlesi, Ehl-i kitabın bu yanlış tutum-
larıyla ilgili bir uyarı ve tehdit anlamı taşımaktadır.
145. Kıblenin değiştirilmesiyle ilgili kesin hükmün Allah’tan gelmiş
olmasına rağmen Ehl-i kitap bu değişikliği kabul etmemekte direndi-
ler. Bir önceki âyetten de anlaşılacağı üzere, onların bu direnişlerinin
sebebi, değişiklik hükmünün yüce Allah’tan geldiğini bilmemeleri değil
bencillik, ırkçılık, taassup, ayrılıkçılık gibi olumsuz düşüncelerinin ve
duygularının esiri olmalarıdır. Ancak değişiklik hükmü Allah’tan gel-
miştir; bu sebeple Hz. Peygamber ve ümmeti bu hükme uyacak ve artık
asla yahudilerin kıblesine yönelmeyeceklerdir. Esasen Ehl-i kitabın
iki kesimi olan yahudilerle hıristiyanların bu konudaki uygulamaları da
farklıydı; yahudiler Kudüs tarafına, hıristiyanlar ise doğuya yönelerek
âyin yapıyorlardı. Hz. Muhammed daha önce Kudüs’e yönelmişti; ancak
değişiklik hükmünün gelmesinden sonra sırf yahudilerin hatırı için bu
hükmü ihmal etmesi de mümkün değildi (Râzî, IV, 128-130).
146-147. “Tanıma, bilme” ifadesinden anlaşıldığına göre kitap verilen-
lerden maksat, özellikle yahudi ve hıristiyan din bilginleridir. Onların
tanıdıklarının ne veya kim olduğu hususunda tefsirlerde farklı açıklama-
lar vardır. Taberî’nin naklettiği rivayetlerin tamamına göre tanıyıp bil-
dikleri şey, Mescid-i Harâm’ın kıble olduğu gerçeğidir (II, 25-26). Ancak
232