Page 227 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 227

2 / BAKARA SÛRESİ · 142 – 147



           143. Dilediğini dosdoğru yola ileten Allah, bu cümleden olmak üzere
           müslümanları da “vasat bir ümmet” yapmıştır. “Sırât-ı müstakîm”in,
           “her türlü eğrilik, aşırılık ve sapıklıktan uzak, dosdoğru, adaletli, ölçü-
           lü, ılımlı ve dengeli bir yol, bir inanç ve yaşama biçimi” anlamına gel-
           diği ifade edilmişti. Vasat ümmet de aynı şekilde “ifrat ve tefritlerden
           korunarak inancında, ahlâkında, her türlü tutum ve davranışlarında
           doğruluk, dürüstlük ve adalet çizgisinde kalmayı başaran dengeli, sağ-
           duyulu, ölçülü, insaflı ve uyumlu nesil, toplum” anlamına gelir. Buradaki
           “vasat” kelimesi, “hem maddî ve bedensel tutkulara kapılmaktan, zevk
           ve sefahate dalmaktan hem de bedensel ve dünyevî ihtiyaçları büsbü-
           tün reddederek bir tür ruhbanlık hayatına kendini kaptırmaktan koru-
           nan” şeklinde de açıklanmıştır. İslâm’dan önceki dönemlerde genellikle
           yahudiler ve müşrik Araplar gibi bazı toplumlar mâneviyattan büsbütün
           uzaklaşarak dünyevîleşmişler, materyalist bir hayat anlayışına sapmış-
           lardı. Hıristiyanlar, Mecûsîler ve çeşitli Hint tarikatlarına mensup olan-
           lar gibi bazı topluluklar da dünyevî ve bedensel lezzetlere büsbütün sırt
           çevirerek kendilerini koyu bir ruhaniyete kaptırmışlardı. İşte İslâm dini
           bütün bu aşırılıkları reddederek ılımlı ve dengeli bir din ve dünya anlayı-
           şı getirdi; bu anlayışa uygun bir toplum yapısı gerçekleştirdi (Reşîd Rızâ,
           II, 4-5). Böyle bir topluma “vasat ümmet”, onun izlediği yola da “sırât-ı
           müstakîm” dedi. İbn Atıyye’nin naklettiğine göre bazı eski âlimler de,
           Muhammed ümmetinin –İsrâiloğulları’nın aksine– din konusunda iti-
           dalden sapıp aşırılığa kapılmamaları sebebiyle vasat ümmet diye nitelen-
           dirildiğini belirtmişlerdir (I, 219).
             Âyete göre yüce Allah müslümanlara, bu seçkin nitelikleri dolayısıy-
           la bütün insanlara şahit olma yetkisi veya özelliği vermiştir. Tefsirlerde
           bu “şahitlik”le ilgili farklı açıklamalar yapılmakta olup en yaygın yoru-
           ma göre âhirette bazı ümmetler, peygamberlerinin kendilerine ilâhî
           hakikatleri bildirdiğini inkâr edecekler. Muhammed ümmeti ise, Hz.
           Peygamber’in geçmiş peygamberler hakkında kendilerine verdiği bilgi-
           lere dayanarak bu iddiayı yalanlayacak ve böylece o ümmetlere karşı pey-
           gamberler lehinde şahitlik yaparak hakikati ortaya koyacaklardır (Taberî,
           II, 8; İbn Atıyye I, 219; Râzî, IV, 100-101). Ancak âyetin üslûbundan, bu
           şahitlik konusunun “vasat ümmet” nitelemesiyle ilgisi olduğu anlaşıl-



                                                                                   229
   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231   232