Page 58 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 58

1 / FÂTİHA SÛRESİ  · 1 – 7



                 erdemlerinden dolayı da övülür. Halbuki hamd ancak irade ve istekle
                 hâsıl olan iyilik ve güzellik karşısında yapılır.
                   Şükür ve teşekkür “isteyerek yapılmış (ihtiyarî) bir iyilik ve ihsana
                 karşı dille veya başka şekillerde uygun mukabelede bulunmak”tır. Bu,
                 hem Allah’tan hem de insanlardan gelen iyilikler karşılığında yerine
                 getirilmesi beklenen ahlâkî bir ödevdir. Hamdetmek de dil ile yapılır;
                 “hamdolsun, elhamdülillâh...” denir, ancak bunun sebebi yalnızca nimet
                 ve ihsan değil, irade ve ihtiyara dayalı bütün güzellik ve iyiliklerdir. Bu
                 mânada hamd yalnızca Allah’a mahsustur. Çünkü başkalarına ait olan
                 iyilik ve güzellikler, gerçek ve kâmil mânasıyla onların isteklerine bağlı
                 değildir. İnsanların kendi isteklerine bağlı iyilik ve güzelliklerde Allah’ın
                 da iradesi vardır. Onların irade ve isteklerine bağlı olmayan iyilik, güzellik
                 ve hizmetler ise doğrudan yaratıcının, fıtrat ve özellikleri takdir edip
                 yaratarak insanlara bahşeden kudretin eseridir. Dolayısıyla bu mânada
                 hamdin tamamı Allah’a mahsustur, O’na aittir.
                   Âlem maddî ve mânevî, görülen ve görülemeyen, dünyada ve âhirette
                 Allah Teâlâ’nın yarattığı her şeydir. Görülen, hissedilen, insan bilgisinin
                 ulaşabildiği maddî varlıklara “mülk ve şehâdet âlemi”, madde ötesi var-
                 lıklara da “gayb ve melekût âlemi” denilir. Gayb ve melekût âleminin tek
                 sahibi Allah’tır. Mülk ve şehâdet âleminin ise gerçek sahibi Allah olmakla
                 beraber görünürde ve mecazen başka sahipleri de olabilir. Vahiy yoluyla
                 gelen bilgilere göre şehâdet ve mülk âlemi, gayb ve melekût âlemine nis-
                 betle denizden bir damla, sahradan bir kum tanesi kadardır. Günümüze
                 kadar insan bilgisinin ulaşabildiği uzay akıllara hayret verecek büyüklük-
                 tedir. Fakat bu büyüklük gayb âleminin yanında bir kum tanesi kadar kal-
                 dığına göre gayb âleminin azametini akıl terazisi çekemez. Konuya bu açı-
                 dan bakıldığında evrenin büyüklüğüne ve ondaki düzenin inceliklerine
                 dair ulaşılan her yeni bilgi, Allah’ın insana bahşettiği aklın nerelere kadar
                 ulaşabileceğini ortaya koymasının yanında, erişeceği sırların enginliğini
                 tasavvur edebilmesi için bir ölçü de oluşturmaktadır. Şu halde gayb âle-
                 minin bu büyüklüğü iman ve irfanla kavranmakta, oradan da bütün âlem-
                 lerin rabbi (sahibi, mâliki, takdir edip yaratanı, koruyanı, geliştireni)
                 olan Allah’ın azamet ve büyüklüğü karşısında kula yakışan hayret hali-



          60
   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63