Page 162 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 162
2 / BAKARA SÛRESİ · 99 – 101
lanılan bir terimdir. Genellikle büyük günahlar işleyen kimselere fâsık
denmiştir. Bu günahlar içinde dinin itikad ilkelerinden biri veya birka-
çı bulunursa fâsıkın aynı zamanda kâfir olduğu hususunda görüşbirliği
vardır; fakat haksız yere ve kasten adam öldürmek, zina etmek, hırsızlık
yapmak gibi dinin büyük günah saydığı fiilleri işlemenin de insanı din-
den çıkarıp çıkarmayacağı hususunda mezhepler arasında görüş ayrılığı
bulunmaktadır. Ehl-i sünnet dışı bazı mezhepler bu tür günahlar işleyen
fâsıkların mümin olma niteliğini kaybettiklerini ve ebedî olarak cehen-
nemde kalacaklarını ileri sürerken bu görüşü çok sert ve aşırı bulan Ehl-i
sünnet bilginleri müminlerin de büyük günah işleyebileceklerini, bu
sebeple iman esaslarını kabul eden fâsıkı kâfir saymanın yanlış olduğu-
nu, bunların –eğer affedilmezlerse– günahlarının büyüklüğüne göre bir
süre cehennemde azap çektikten sonra cennete kabul buyurulacaklarını
hem Kur’an ve hadislerden getirdikleri delillerle hem de aklî gerekçe-
lerle kanıtlamaya çalışmışlardır (genişbilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz,
“Fâsık”, DİA, XII, 202-205; Ali Şafak, “Fısk”, DİA, XIII, 37-38). Konumuz
olan âyette “fâsıklar” kelimesi, İslâm’ı, Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’in
peygamberliğini inkâr eden yahudileri veya Allah’ın âyetlerini inkâr
eden herkesi kapsadığı için “kâfirler” anlamında kullanılmıştır.
100-101. İsrâiloğulları’nın, Mısır’dan ayrıldıktan sonra çölde kaldıkları
kırk yıl boyunca sık sık Mûsâ’nın peşine takıldıklarına pişman oldukla-
rı, ona isyan ettikleri, bu yüzden Tanrı’nın öfkesine mâruz kaldıkları ve
“sert enseli kavim” şeklinde kınandıkları, zaman zaman da cezalandı-
rıldıkları bildirilmektedir (meselâ bk. Çıkış, 33/3, 5; Sayılar, 16/12-14).
Bu âyetlerde ise kınayıcı bir üslûpla, kendi dinlerine ve peygamberlerine
karşı bu sadakatsizliği gösterenlerin, Hz. Muhammed’in peygamberli-
ğini reddetmelerinde şaşılacak bir durum bulunmadığı bildirilmekte-
dir. Hz. Peygamber, onların eski dinlerini ve kitaplarını tasdik ettiği,
ayrıca yahudilerin kendi kitapları da bu son peygambere inanmalarını
gerektirdiği halde, şimdi Medine yahudileri bunu bilmezlikten gelip, bir
bakıma kendi kitaplarını da hiçe sayarak Hz. Muhammed’in peygamber-
liğini tanımamaktadırlar. Âyette yahudilerin bu tutumlarının, yukarıda
belirtilen tarihî karakterleriyle uyuşmakta olduğuna işaret edilmekte ve
164