Page 158 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 158

2 / BAKARA SÛRESİ · 97 – 98



                 asır sonra vuku bulan Bâbil esareti sırasında ve İran kültürünün etkisiyle
                 Yahudilik’te âhiret inancı daha net bir şekilde oluşmaya başlamış; zamanla
                 Hıristiyanlık ve İslâmiyet’in de etkisiyle bu inanç, Yahudiliğin belli başlı
                 itikad esaslarından biri haline gelebilmiştir. Bunda, ikisi de İslâm kültürü
                 içinde yetişmiş olan Mısırlı Saadia Gaon ile (Saîd b. Yûsuf el-Feyyûmî)
                 Endülüslü Moşe ben Maimun (Mûsâ İbn Meymûn) isimli ilâhiyatçıların
                 büyük payları olmuştur (genişbilgi için bk. Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi
                 Mezhepleri, s. 123-131; ayrıca bk. Cum‘a 62/5-8).
                   Aynı âyette dünyaya aşırı bağlılık konusunda yahudilerle müşrik Araplar
                 arasında bir paralellik kurulması ilgi çekicidir (şirk ve müşrik terimleri
                 hakkında bilgi için bk. Bakara 2/105). Gerçekten yahudiler gibi Câhiliye
                 Arapları da putperestliğe özgü dinî faaliyetleriyle uhrevî bir amaç gözet-
                 meyip sağlık, âfiyet, servet kazanmak, savaşlarda zaferler elde etmek,
                 erkek evlât sahibi olmak gibi dünyevî amaçlar güderlerdi. Bu da onların
                 âhirete inanmamalarının bir sonucuydu. Kur’an-ı Kerîm’de de müşrik-
                 lerin ba‘s, haşir, cennet ve cehennem gibi âhiret hallerine inandıklarına
                 dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Aksine birçok âyette onların âhireti
                 inkâr ettikleri bildirilmektedir (meselâ bk. En‘âm 6/29; Nahl 16/38; İsrâ
                 17/49). Onlar yeniden dirilmeyi “eskilerin masalları” sayarlardı (Neml
                 27/67-68). Câhiliye şiirinde de âhireti inkâr eden ifadelere rastlanır.
                 Meselâ Şeddâd b. Esved’e isnat edilen bir kıtada, “İbn Kebeşe (yani Hz.
                 Muhammed), beni yeniden diriltileceğimi söyleyerek mi korkutuyor?”
                 denildikten sonra, insan ruhu bir kuşa dönüşerek bedenden ayrıldıktan
                 sonra yeniden canlanmanın imkânsız olacağı savunulmakta; Tarafe’nin
                 ünlü Muallaka’sında da ebedîlikten söz edilemeyeceğine göre insan için
                 yapılacak en iyi şeyin elden geldiğince dünya zevklerinden yararlan-
                 mak olduğu belirtilmektedir (bk. Zevzenî, Şerhu’l-Mu‘allakât, Beyrut, ts.
                 [Mektebetü dâireti’l-beyân], s. 82).

                                                                             97 – 98








                           97




          160
   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162   163