Page 207 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 207

2 / BAKARA SÛRESİ · 124 – 129



           ruk cümlesiyle yetinilmiş olması dikkate alınırsa, Muhammed ümmeti-
           nin de bu kapsamda düşünülmesine engel yoktur (Reşîd Rızâ, I, 461).
             İbrâhim’in makamı (makam-ı İbrâhim), Hz. İbrâhim’in Kâbe’yi inşa
           ederken üstüne bastığına, üzerine ayak izlerinin çıktığına inanılan taş veya
           bu taşın bulunduğu yerdir (Râzî, IV, 48). Bugün bu taş Kâbe’nin kuzeydoğu
           kenarının karşısında, Kâbe’ye yaklaşık 15 m. mesafededir. Konumuz
           olan  âyetteki  “İbrâhim’in  makamından  kendinize  namaz  kılacağınız
           bir yer edinin” buyruğu uyarınca müslümanların namazgâh saydıkları,
           tavaf namazının kılındığı bu makamın korunması için halifeler ve diğer
           hükümdarlar özel tedbirler almışlar, taşın çevresine kıymetli madenlerden
           çemberler geçirmişlerdir. Sonraki dönemlerde makam-ı İbrâhim için özel
           bir oda inşa edildi. Hicrî 900 yılında bu yapı yenilendi. Osmanlı Sultanı
           Abdülaziz aynı yapının kubbesini bir metre kadar yükselttirdi. Ancak
           Suudi Prensi Suûd b. Abdülazîz bu kubbeyi kaldırtarak taşı ve üzerindeki
           ayak izini rahatlıkla görülebilecek bir hale getirdi. Zamanla hacıların sayısı
           artınca Kâbe’nin çevresindeki “metâf” denilen alandaki küçük yapıların
           tavafı güçleştirmesi üzerine Kral Faysal’ın emriyle bu yapılarla birlikte
           makam-ı İbrâhim için yapılan oda da yıkıldı; asıl makam-ı İbrâhim
           sayılan taş ise camlı bir kafes içine alındı.
             Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil mâbedi inşa ettikten sonra Allah Teâlâ onlara,
           “Tavaf edecekler için, ibadete kapanacaklar, rükû ve secde edecekler için
           evimi temiz tutun” diye emretmiştir. Yüce Allah’ın “beytiye” (evim) diye
           andığı yer de Kâbe’dir. Bu ifadeden dolayı bütün müslümanlar Kâbe’yi
           Beytullah diye de adlandırırlar. Tavaf edenlerden (tâifîn) maksat, hac
           ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyarete gelip Beytullah’ın çevresini usulüne
           göre dolaşanlar; “ibadete kapananlar” şeklinde çevirdiğimiz “âkifîn”den
           maksat, ibadet etmek gayesiyle Harem-i şerif’te bulunanlar, “rükû ve
           secde edenler”den (er-rukkei’s-sücûd) maksat da orada özellikle namaz
           kılanlardır (Râzî, IV, 52). Yüce Allah, Hz. İbrâhim ve İsmâil’e, belirtilen
           maksatlarla  Beytullah’ı  ziyarete  gelenler  için  orayı  temiz  tutmalarını
           emretmiştir. Hz. İbrâhim ve İsmâil’in şahsında Beytullah’ın bakım ve
           gözetiminden sorumlu bulunan daha sonraki bütün müminlere hitap
           eden bu buyruktaki “temizlik”le hem maddî hem de mânevî temizlik
           kastedilmiştir. Buna göre Harem-i şerif bir namazgâh olduğu için bu
           kutsal mekânın namazın sıhhatine engel olan maddî pisliklerden; insanın



                                                                                   209
   202   203   204   205   206   207   208   209   210   211   212