Page 206 - Kuran Yolu Meal bildinmi bildinmi.com
P. 206
2 / BAKARA SÛRESİ · 124 – 129
nu; zalimlerin, yani dinî ve ahlâkî konularda Allah’ın belirlemiş olduğu
sınırları aşan; özellikle şirk veya inkâra sapan; adalet, hakkaniyet ve eşit-
lik ilkelerine aykırı davranan; kör bir inatçılıkla gerçeğe karşı direnip
savaşan kişi veya toplumların önder olmaya hakları bulunmadığını hatır-
latmakta (zulüm kelimesinin Kur’anî anlamı için bk. Bakara 2/54); fakat
ilke olarak bütün insanlara, yalnız inanç ve yaşayış olarak değerli ve üstün
olmaya lâyık olanların bunu hak edeceklerini bildirmektedir.
125. “Beyt”ten maksat Kâbe’dir. Kur’an’ın başka yerlerinde de bu
mukaddes mekândan yine “beyt” kelimesi (Bakara 2/127, 158; Âl-i İmrân
3/96,97; Enfâl 8/35; Hac 22/26; Kureyş106/3) ve Kâbe ismiyle birlikte
(Mâide 5/95, 97) “Beytülharâm” (el-beytü’l-harâm: Kutsal, dokunul-
mazlığı olan mâbed; Mâide 5/97), “Beytülatîk” (el-beytü’l-atîk: Eski
mâbed; el-Hac 22/29,33), “Beytülma‘mûr” (el-beytü’l-ma‘mûr: Bakımlı
mâbed; Tûr 52/4) şeklinde de söz edilmiştir (Kâbe hakkında ayrıca bk.
Âl-i İmrân 3/96-97).
Âyette Kâbe’nin, dünyanın muhtelif yerlerinden insanların bıkma-
dan, tekrar tekrar gelip ziyaret edecekleri, ibadet sevabı kazanacakları bir
hac mahalli olarak yapıldığı, bu sebeple oranın güvenli bir yer kılındığı,
başlangıçtan itibaren yüce Allah’ın muradının bu olduğu bildirilmekte,
bunun Araplar için şükredilmesi gereken bir nimet ve bir onur vesile-
si olduğuna işaret edilmektedir. Nitekim Kâbe Hz. İbrâhim’den itiba-
ren bilinen bütün tarihi boyunca bir hac ve ziyaret mahalli olarak işlev
görmüş, bu durum başta Mekkeliler olmak üzere Araplar için maddî ve
mânevî faydalar sağlamış; bu yüzden orada bulunan insanların, hatta
bütün canlıların güvenliğine de özel bir önem verilmiş; bu iki hususa, yani
Kâbe’nin hem bir hac mahalli olarak ziyaret edilmesine hem de güvenli-
ğinin korunmasına putperest Araplar’ca bile önemle riayet edilmiştir.
“Siz de İbrâhim’in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edi-
nin” şeklindeki bölümün muhatabının kimler olduğu hususunda iki fark-
lı görüş vardır. Bir görüşe göre bu buyruğun muhatabı Hz. Muhammed’in
ümmeti, daha güçlü olan diğer görüşe göre ise Hz. İbrâhim’in kavmidir.
Bu son görüş tercih edildiğinde âyeti, “Biz onlara, siz de İbrâhim’in maka-
mından kendinize namaz kılacak bir yer edinin, diye emrettik” şeklinde
anlamak gerekir. Bununla birlikte, muhatap belirtilmeksizin sadece buy-
208